![]() |
Tweet |
2024 /2025 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DEĞERLENDİRME RAPORU
15 OCAK 2025 ANKARA 2024/2025 Eğitim- Öğretim yılı 1. Dönemi 17 Ocak 2025 Cuma günü sona erecek ve okullarımız iki haftalık yarıyıl tatiline girecek. MEB örgün eğitim istatistiklerine göre 2023/2024 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle ülke genelinde toplam 75 bin 467 okul/kurum, bu okullarda/kurumlarda 18.710.265 öğrenci, 1.168.896 öğretmen ile 742.829 derslik bulunmaktadır. Bu okulların 61.111’i devlet okullarıdır ve bu okullara devam eden öğrenci sayısı 15.849.271, görev yapan öğretmen sayısı ise 993.397’dir. Bu tablo içinde eğitimin hiçbir kademesinde 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasına başlanmasının üstünden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen yüzde 100 okullaşma sağlanmamıştır.
EĞİTİMİN SORUNLARI KATLANARAK ARTMIŞTIR
Eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak artmakta, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bu sorunlara kalıcı çözümler üretmek yerine bütün enerjisini eğitimi dinselleştirmeye ve piyasalaştırmaya harcamaktadır. İktidar ve MEB eliyle eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı; iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, istediği biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirilmeye çalışılırken; önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenileri eklenmiştir. Her ne kadar iktidar ve MEB eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunları gizlemeye ve üstünü örtmeye, görmezden gelmeye çalışsa da eğitim, ülkedeki can alıcı ekonomik kriz ve yoksullukla birlikte, halkın en önemli gündemlerinden ve sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Eğitime erişim sorunları ve eğitimde gittikçe derinleşen eşitsizlikler artarak devam etmekte, binlerce öğrenci okula aç gitmekte, sayıları 2 milyona yaklaşan çocuğumuz okul dışına itilmektedir. Bu karanlık tablo içinde 2024/2025 Eğitim-Öğretim yılına bir önceki dönemden daha da ağır sorunlarla girilmiştir:
OKULLARIN TEMİZLİĞİ YAPILAMAMIŞ, GÜVENLİĞİ SAĞLANAMAMIŞTIR.
Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü ve günlerinin büyük bir kısmını geçirdikleri okullarımızın temizliği yapılamamış, okul tuvaletlerinde tuvalet kağıdı ve sabun dahi konulamamıştır. Yıllardır hem Bakanlığa hem kamuoyuna rapor ve açıklamalarla aktardığımız halde okullarımıza; kadrolu hizmet personeli sağlanmamış, okulların temizlik, bakım, onarım gibi hayati ihtiyaçları görmezden gelinmiştir. Eğitim kurumlarında temizlik ve güvenlik görevlisi atanmamış, okul yöneticileri bu ihtiyaçları karşılamak için velilerden zorunlu bağışlar talep etmek zorunda bırakılmıştır. Veliler okullarda çocukların sağlığı için kendileri temizlik yapmak zorunda kalmışlardır. Çünkü mevcut durumda Milli Eğitim Bakanlığında 61 binden fazla okulda çalışan kadrolu yardımcı hizmetler sınıfında yalnızca 18.827 personel 2 bulunmaktadır. Bu sayının okulları temizlemeye yetmeyeceği açıktır. Bakanlık bu durumu geçici ve güvencesiz istihdam biçimleriyle, İŞKUR dan kısa süreli çalıştırma gibi yöntemlerle çözme yoluna gitmektedir. Bu durum okullarımızın yeterince temiz ve hijyenik olmasını sağlamamaktadır. Ayrıca yeterli araştırma ve soruşturma yapılmadan ya da topluma kazandırma projesi gibi uygulamalardan yola çıkarak okullara istihdam edilen kişiler çocuklarımızı taciz etmekte ve güvenliklerini tehlikeye atmaktadır. Nitekim, İzmir'in Bayraklı ilçesinde temizlik görevlisi D.T. (18) 1 hafta önce işe başladığı ilkokulda 8 yaşındaki E.Ş. adlı kız çocuğuna sözlü ve fiziksel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuklanmıştır. Bakanlık, okulların temizlik ve güvenlik ihtiyaçlarını geçici çözümlerle değil, kalıcı ve kadrolu personel istihdamıyla karşılamalıdır. Okul yöneticilerini ve velileri zor durumda bırakan bu tablo, siyasi iktidarın işsiz yurttaşların emeğini sömürerek kamu hizmeti yürütme anlayışının bir yansımasıdır. Çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği geçici işgücüyle sağlanamaz; kalıcı çözümler için dönem biterken hala atılmamış olan gerçek adımlar atılmalıdır.
YAKLAŞIK BİR BUÇUK MİLYON ÖĞRENCİ ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINDA KALMIŞTIR!
2023-24 MEB istatistiklerine göre eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak 612 bin 814’e yükselmiştir. Bu sayıyla eğitim dışındaki çocuk sayısı son üç yılın en yüksek seviyesine çıkmış oldu. Eğitim dışındaki çocukların yüzde 53,6’sı erkek, yüzde 46,4’ü kız çocuklarından oluşuyor. Önceki yıl ise yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitimin dışındaydı (yüzde 49,9’u erkek, yüzde 50,1’i kız). 2023-2024 eğitim öğretim yılında 8’inci sınıflardan yani ortaokullardan 1 milyon 293 bin 22 öğrenci mezun oldu. Ancak geçen yıl bu öğrencilerin 263 bin 599’u liselere kayıt yaptırmadı. Yaş gruplarına göre bakıldığında, 6-9 yaş grubunda yaklaşık 73 bin 872, 10-13 yaş grubunda yaklaşık 86 bin 269 çocuk, 14-17 yaş grubunda yaklaşık 452 bin 672 çocuk eğitim dışındadır. Yaş gruplarına göre okullaşma oranlarına bakıldığında, öğrenci sayısındaki değişim en fazla 2006 doğumlularda görülüyor. Bu gruptaki çocukların net okullulaşma oranları son bir yılda 8,3 yüzde puan düşmüş durumda. Bu grubu 5,2 yüzde puan düşüşle 2007 doğumlular, 3,9 yüzde puan düşüşle 2008 doğumlular takip ediyor. Yani eğitimden erken ayrılma özellikle 15 yaştan itibaren artıyor ve yaş büyüdükçe bu oranlar daha da yükseliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri Türkiye’de resmî çalışmaya başlama yaşının 15 yaş olması. Eğitim dışındaki çocuk sayısında görülen artış, bu artışın 15 yaştan itibaren artması ve ağırlıklı olarak erkek çocuklarda olması ekonomik krizin eğitimden kopuşta en önemli etken 3 olduğu anlamına gelmektedir. Araştırmalara göre ekonomik kriz ve yoksullaşma en çok yoksul ailelerin çocuklarını etkilemekte ve eğitimden kopan en zayıf halka bu çocuklar olmaktadır. Eğitim dışına çıkmada erkek çocuklarda hane dışında gelir getiren işlerde çalıştırılma ve çocuk işçiliği kız çocuklardan daha yaygındır. Kız çocukları ise çocuk yaşta erken ve zorla evlilikler ve ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına çıkarılmaktadır. Diğer taraftan devlet okullarında bile eğitim masrafları yoksul hanelerin bütçesine ağır bir yük getirmekte ve kız erkek fark etmeksizin bu çocukların sistem dışına çıkmasında etken olmaktadır. Bu durum en temel hak olan eğitimden eşit yararlanma ve nitelikli eğitime erişim hakkının kullanılmasının önüne geçmektedir. Kamusal eğitimin zayıflaması ve eğitimin piyasalaşması “parası olana eğitim, paran kadar eğitim” anlayışı, eğitimin temel kazanımlarından biri olması gereken eğitim yoluyla toplumsal hareketliliği, daha iyi bir yaşam standardına ulaşma hedefini de ortadan kaldırmaktadır. Dahası eğitim yoksulluğu ve yoksullaşmayı yeniden üreten, dezavantajların kuşaklararası aktarılmasına sebep olan bir araç haline gelmektedir. MEB’in uyguladığı politikalar çocuğun üstün yararına değil, eğitimde dinselleşmeye ve piyasalaşmaya hizmet etmektedir. Okul dışında olan çocuklara ek olarak, açıköğretime kayıtlı 327.710 ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 bin öğrenci var. Yani toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenci örgün eğitim sistemi dışında kalmıştır.
OKUL VE DERSLİK SAYISINDAKİ BÜYÜK AÇIK YİNE KAPATILMAMIŞTIR.
Başta deprem bölgesi olmak üzere ülkede ihtiyaç duyulan sayı kadar okul ve derslik yapılmaması, eğitimde yatırımlara bütçe ayrılmaması ve var olan köy okullarının da kapatılması gibi nedenlerle AKP’nin yıllar önce sonlandırmaya söz verdiği ikili eğitim uygulaması ile taşımalı eğitim garabeti devam etmiştir. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 40 kişiyi aşan kalabalık sınıflar adeta norm haline gelmiştir.
İKİLİ EĞİTİM Yetersiz okul ve derslik sayıları okullarda ikili eğitim uygulamasının devam etmesine, bunun sonucu olarak da ikili eğitim yapılan okullarda ders sürelerinin 30 dakikaya düşürülmesi öğrencilerin öğrenme kayıplarının ve eşitsizliklerin artmasına yol açmıştır. İlkokullarda öğrencilerin %40,66’sı, ortaokullarda %34,18’i, imam hatip ortaokullarında %11,8’i, genel liselerde %7,35’i, mesleki ve teknik liselerde %3,26’sı, imam hatip liselerinde %1,12’si İkili eğitim kapsamında bulunmaktadır.
TAŞIMALI EĞİTİM 4
Benzer şekilde iktidar söz vermiş olmasına rağmen taşımalı eğitim uygulaması da sona erdirilememiş, köy okullarının kapatılması ile daha da artmıştır. 2023-2024 Eğitim Yılında taşımalı eğitimde olan öğrenci sayısı 1.009.214.’dir. Ağustos 2024’te tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan değişiklikle taşımalı eğitimde üst sınırın 50 km’den 30 km’ye düşürülmüş olması, toplu taşımanın olduğu yerlerde taşımalı eğitim servislerinin kaldırılması zorunlu eğitim kapsamında olmasına rağmen liselere erişim hakkını sınırlandırmaktadır. Bu öğrenciler için yeterince yatılı okul ve pansiyon bulunmaması, başta kız öğrenciler olmak üzere çocuklarımızın okuldan kopmasına, çocuk gelinlerin ve çocuk işçilerin sayısının artmasına, çocukların okullarına tehlikeli koşullarda otostop çekerek ulaşmalarına yol açmıştır. Bu durum aynı zamanda öğrencilerin cemaat ve tarikat yurtlarına mahkûm edilmesine ya da aileler yeni bir ekonomik külfetin altına girerek okulun olduğu yere taşınmak zorunda kalmasına yol açmaktadır. 2023-2024 eğitim öğretim yılı MEB istatistiklerine göre, bir önceki yıl 8. sınıftan mezun olan 253 bin öğrenci liseye kaydını yaptırmamıştır ve taşımalı eğitimin sınırlandırılması okul terklerini daha da artıracaktır.
BİR ÖĞÜN OKUL YEMEĞİ SÖZÜ TUTULMAMIŞTIR!
Derinleşen ekonomik kriz, hız kesmeden yükselen enflasyon sonucunda halkın alım gücünün gün geçtikçe düşmesi temel gıda ve besin maddelerine erişimi daha da zorlaştırmış ve mutfaktaki yangını büyütmüştür. Temel gıda ürünlerinin fiyatının hızla artması çocukların beslenmesinde önemli olan et, süt, yumurta, peynir gibi gıda maddelerine erişimi adeta imkansız hale getirmiştir. Aileler çocukların beslenme çantalarına bir şey koyamaz, bir şişe su bile alamaz duruma gelmişlerdir. Çocukların sağlıklı beslenmesi sağlıklı ruhsal ve bedensel gelişimleri için olduğu kadar akademik başarıları için de elzemdir. Beslenme çantası boş olan çocukların okullarda ve derslerinde başarılı olmaları mümkün değildir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) raporlarına göre, Türkiye'de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır ve bu durum ülkedeki krizin de derinleştiğini göstermektedir. Türkiye’de gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı olan yoksulluk sınırı 65 bin TL civarında ve açlık sınırı ise asgari ücreti geçmişken toplumun çoğunluğu artık ekonomik koşullardan dolayı nefes alamayacak duruma gelmiştir. Türkiye'de yoksulluğun her geçen gün derinleşmesi, enflasyonun sürekli yükselmesi zaten kırılgan olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırmaktadır. Bu koşullardan en fazla etkilenenler 5 ise kadınlar ve çocuklardır. OECD verilerine göre, Türkiye de çocuk yoksulluğu yüzde 22.4’tür; Türkiye'de her beş çocuktan biri yeterli beslenemiyor ve her dört çocuktan biri ise okula aç gidiyor. Bir çocuğun, çocukluğunu sürekli yoksulluk içinde geçirmesi yetişkin olduğunda da yoksul olma olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir. Yoksulluk bu kadar derinleşmişken AKP iktidarı seçim vaadi olan okullarda bir öğün ücretsiz yemek dağıtımı sözünü tutmamıştır. Okullarda bir öğün ücretsiz yemek sadece çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamak açısından değil aynı zamanda çocukların sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması, toplum içinde ve akranlarıyla birlikte yemek yeme kurallarını öğrenmesi açısından da önemlidir. Ancak iktidar ve MEB ücretsiz yemek vermediği gibi bazı yerel yönetimlerin okullarda yemek dağıtmasını da “devleti aciz gösterdikleri” gerekçesiyle engellemiştir. Çocuklarımızın sağlıklı bedensel ve psikolojik gelişimi, akademik başarıları ve eğitim süreçlerinin sağlıklı işlemesi için öğrencilerin beslenme sorununu çözmek için iktidar acilen bütçe ayırmalıdır. Ancak taşımalı eğitim yapan ya da pansiyonlu okullarda bile öğrencilerin beslenme sorunları tam olarak çözülebilmiş değildir. Halkın alım gücünün giderek düşmesi ve yoksullaşmanın artması, sağlıklı gıdaya erişimin en büyük sorunlardan biri haline gelmesi ile birlikte öğrencilerin okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı okul yemeği verilmesi uygulamasının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
EĞİTİM DAHA DA PİYASALAŞMIŞ VE TİCARİLEŞMİŞTİR!
AKP iktidarı eğitimin sorunları çığ gibi büyürken uygulamaya koyduğu her tür politika ve değişiklikle eğitimde piyasalaşmanın ve dinselleşmemin dozunu gün geçtikçe artırmaktadır. Anayasal bir hak olan kamusal eğitim niteliksizleştikçe ve dinselleştikçe aileler çocuklarını korumak için özel okullara yönelmektedir. Nitekim 4+4+4 süreci öncesi 4.664 olan Özel Öğretim Kurumu sayısı 14 bin 352’ye yükselmiştir. Artış oranı %207 olarak gerçekleşmiştir. Öğrenci sayısı ise 535 bin 788’den 1 milyon 631 bin 192’ye çıkmıştır. Devlet okullarında bir dersliğe ortalama 24 öğrenci düşerken, özel okullarda bu sayı sadece 9,1 kişidir. Bu durum eğitim yoluyla ayrışmayı ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. 2000 yılında toplam okullar içinde özel okul oranı yüzde 2,11 iken, 2024 yılında bu oran yüzde 19’a çıkmıştır. 2000 yılında 100 okuldan 2’si özel okulken, 2024 yılında bu 5 okuldan 1’i özel okuldur. 6 Eğitimde ticarileşme ve piyasalaşma sadece özel okullarla sınırlı değildir. Eğitim için kamudan ayrılan bütçenin her geçen gün artması ailelerin eğitim masraflarının da her geçen gün artmasına yol açmaktadır. Birleşik Kamu-İş’in yaptığı Okula Başlama Maliyetleri Araştırmasına göre; 2023 yılına kıyasla, 2024 yılında okula başlama maliyetleri okul öncesi düzeyde %98,9; ilkokul düzeyinde %84,25; ortaokul düzeyinde %91,91; lise düzeyinde ise %80,46 oranında artmıştır. Tüm kademelerde ortalama artış %88,8 olmuştur. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorunda kalmaktadır. Birden fazla çocuğu okula giden ailelerde bu durum katlanarak artmaktadır. Okulların temizlik malzemelerinden kağıt giderlerine kadar her türlü ihtiyaçları velilerden toplanan paralarla yapılmaktadır. Diğer taraftan her şey gibi öğrencilerin kullandığı okul araç ve gereçlerinin de fiyatları her geçen gün yükselmektedir. Ayrıca sınav odaklı eğitim özel dersleri, dershaneleri, test kitaplarını da zorunlu hale getirmektedir. Bütün bunlar hanehalkının eğitime ayırmak zorunda kaldığı bütçenin daha da artmasına yol açmaktadır.
MESEMLER ÇOCUKLARIMIZI HAYATTAN KOPARMAYA VE ÇOCUK EMEĞİ SÖMÜRÜSÜNE DEVAM ETMİŞTİR!
Çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları sermayeye ucuz işgücü olarak peşkeş çeken ve çocuk işçiliğini devlet eliyle meşrulaştıran, yasal hale getiren bir sistem haline gelmiştir. Ekonomik kriz ve artan yoksulluk her geçen gün daha fazla çocuğun örgün eğitimden kopmasına ve MESEMlerde kölelik koşullarında çalışmaya başlamasına ve emek sömürüsüne maruz kalmasına yol açmaktadır. MESEM sistemi, çocukların eğitim hakkını ve güvenliğini hiçe sayarak, işyerlerine ucuz iş gücü sağlamaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir. MEB’e istatistiklerine göre 421, 520 çocuğun MESEM’lerde çocuk işçi olduğu ve bu çocukların MESEM’lerde çalışırken hayatlarını kaybettiği göz önüne alındığında, ortaya çıkan tablo kabul edilemez bir boyuttadır. Bu çocukların çalışma koşulları denetimden uzak; çoğu uzun saatler çalıştırılmakta, düşük ücretlerle sömürülmekte ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmadan iş yerlerine gönderilmektedir. Çocuk işçiliğini destekleyen bu uygulamalar, çocukların yaşam hakkını tehlikeye atmakta ve eğitim kurumlarının sorumluluk alanını ihlal etmektedir.
MESEM'lerde çalışırken hayatını kaybeden çocuklarımız: 17 yaşındaki Alperen Enes Ural, 7 15 yaşındaki Erol Can Yavuz, 17 yaşındaki Murat Can Eryılmaz, 14 yaşındaki Arda Tonbul, 15 yaşındaki Ömer Çakar, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, 16 yaşındaki Zekai Dikici, 15 yaşındaki Alperen Kocayavuz, 16 Yaşındaki Eren Dağ. Ve 2024/2025 Eğitim yılının birinci döneminde de, 14 yaşındaki Muammer Samet Karaoluk 17 yaşındaki Yunus Emre Küçükuzun ve 14 yaşındaki Efe Baran Kazancı MESEM’de çalışırken hayatlarını kaybetmiştir. Her çocuk, güvenli ve sağlıklı bir ortamda eğitim görme hakkına sahiptir. MESEM gibi projeler, eğitimden çok sömürüye dayalı bir sistemi teşvik etmekte, kamu kaynakları ise çocukların geleceği yerine sermayenin hizmetine sunulmaktadır. Bu düzenin sorumlusu olan Milli Eğitim Bakanlığı, çocuk işçiliğini önlemek bir yana, bu sistemi çocuk işçiliğine dönüşen bir yapıya çevirmiştir. MEB, çocuklarımızın güvenliğini ve eğitim hakkını öncelemekle yükümlüdür. 1. MESEM’lerin derhal kaldırılması, çocukların eğitim hakkına ve güvenliğine odaklanılması, 2.Çocuk işçiliğine karşı etkin denetimlerin yapılması, 3. Sorumluların ve ihmali bulunanların adalet önüne çıkarılması, 4. Çocukların yalnızca eğitim gördüğü, sağlıklı ve güvenli bir ortamda gelişimlerini destekleyen politikalara öncelik verilmesi için acilen adım atılması gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, çocukların hayatlarını patronların insafına teslim etmemelidir. Çocuk işçiliğine karşı durmak, çocuklarımızın geleceği için verilen en önemli mücadeledir. Bakanlığın görevi halkın cebinden çıkan vergilerden oluşan bütçeyi sermayeye dolaylı olarak aktarmak değil, o bütçeyle eğitimdeki aksaklıkları gidermek ve eğitimi daha kamusal bir hale getirmektir.
8 EĞİTİMDE DİNSELLEŞTİRME VE LAİK EĞİTİM KARŞITLIĞI ARTMIŞTIR!
AKP iktidarının eğitimde 23 yıldır uygulamakta olduğu eğitimin içeriğinin, okul ortamlarının ve öğretim programlarının dinselleştirilmesi 2024/2025 Eğitim yılı 1. Döneminde de devam etmiştir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin “biçilmiş kaftanı” olduğunu her fırsatta kanıtlamıştır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır. Görev süresi boyunca Tekin’in yaptığı açıklamalar, eğitimin pedagojik temellerini göz ardı ederek, öğrencilerin dogmatik bir dünya görüşüyle şekillendirilmesini savunan bir zihniyetin yansıması olmuştur. Yusuf Tekin’in laik eğitimi hedef almış ve Cumhuriyetin camileri ahıra çevirdiği yalanını söylemekten çekinmemiştir. MEB Yusuf Tekin: “Tarikat-cemaat dediğiniz STK’larla protokol yapmaya devam edeceğiz” diyerek bakanlığın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü olduğunu söylemiştir.
PROTOKOLLER KAPSAMINDA CEMAAT VE TARİKATLAR OKULLARI İŞGAL ETMİŞTİR!
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimi dinselleştirme, okulları dinci ve gerici yapıların işgaline açmaya devam etmiştir. Bu bağlamda sadece bakanlık düzeyinde değil, illerde de milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla prokoller yapılmıştır. İHH, ENSAR Vakfı, Okçular Vakfı, NUN Vakfı, İlim Yayma Cemaati, HÜDAPAR’a yakınlığı ile bilinen Peygamber Sevdalıları Vakfı gibi birçok dini vakıf ve derneklerle MEB’in ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, laik okul iklimi yok edilmiş, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Okullar çocukların en güvende olması gereken yerlerden biriyken, aileler çocuklarını okullardan, okullarda “değerler eğitimi” adı altında görev alan ve çocuk psikolojisi ve pedagoji bilgisi olmayan kişilerden korumak durumunda kalmışlardır.
ÜLKÜ OCAKLARI İLE PROTOKOL
Milli Eğitim Bakanlığı dinci ve gerici cemaat ve tarikatlarla imzaladığı protokollere son dönemde Milliyetçi Hareket Partisi ile organik bağı olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ile imzaladığı protokolü de ekleyerek eğitimi siyasallaşmaya ve ideolojik yapılara biraz daha 9 açmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü tarafından imzalanan bu protokol siyasi iktidarın eğitimi bir kamu hizmeti olmaktan çıkararak siyasallaştırma çabalarının ürünüdür. Anayasaya göre, kamu kurumlarında ve okullarda siyasi propaganda yapılması yasaktır. Buna rağmen, son yıllarda siyasi iktidar ve ortağı tarafından bu yasaklar sistematik olarak ihlal edilmektedir. Daha önce de İl Milli Eğitim Müdürlüklerince imzalanan protokoller ile Ülkü Ocakları’na, okullarda propaganda yapma izni verilmiş ve bu konuda açıkça suç işlenmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı da, bu siyasi yapılanmayla protokol imzalayarak Anayasa ve yasaların gerektirdiği tarafsızlık ilkesine meydan okumuş, hukuk devleti ilkesini ve Anayasayı çiğnemiş, Milli Eğitim Temel kanununu açıkça ihlal etmiştir.
ÇEDES PROJESİ LAİKLİĞİ VE LAİK EĞİTİMİ TEHDİT ETMEYE DEVAM ETMİŞTİR
Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarla, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES Projesi) laik eğitim anlayışına açıktan meydan okumaya devem edilmiştir. ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini ve gelecek nesilleri kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir. ÇEDES kapsamında tüm Türkiye’de öğrencilere cami ve mezarlık temizliği yaptırılmakta, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürülmekte, müftü, imam vaiz gibi din görevlileri okullarda görevlendirilerek dini konularda seminerler ve eğitimler vermeleri sağlanmaktadır. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir. Bu dönemde ÇEDES kapsamında yapılan etkinlerden bazıları şunlardır: - - Mersin’de bulunan İsa Öner Anadolu Lisesi’nde Diyanet’in okulda ders vermesini engellediği iddiasıyla 2 üyemiz hakkında “Dini eğitimi engellemeye çalışmakla” suçlamasıyla soruşturma açıldı ve “Yasal olarak verilecek dini eğitimi engellemeye çalışmak” ifadesi resmen bir soruşturma dosyasına girdi. Böylece ÇEDES’in asıl amacının da “ dini eğitim vermek” olduğu itiraf edilmiş oldu. Diyanet aracılığıyla il ya da ilçe müftülüklerinin vereceği dini eğitimle ilgili, velilerden izin dilekçesi alınması gerektiğine dair öğrencilerini bilgilendirmeleri gerektiği halde öğretmenlerimiz suçlandı. Manisa’nın Salihli ilçesindeki Ova Küme Evleri Ortaokulu’ndaki özel eğitim öğrencileri camide ders işledi. 10 - Antalya Serik’te Kürüş Ortaokulu’nda İlçe Müftülüğü değerler eğitimini gerçekleştirdi. İlçe vaizi Murat Tok derse katılarak öğrencilere eğitim verdi. - - - - - Ensar Vakfı, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik “Sana Emanet” başlıklı bilgi yarışması düzenledi “Siyer derslerine olan ilgiyi arttırmak” ve “Lise seçmeli Kur’an’ı Kerim derslerini daha etkili hale getirmek” yarışmanın amaçları arasında yer aldı. Yedi Hilal Derneği, Batman Abdülhamit Han Anadolu Lisesi’nde “Yedihilal Tanımı ve Filistin” temalı film izletti. Manisa Kula Jeopark Ortaokulu’nda ÇEDES Projesi kapsamında hazırlanan 'Filistin programı'nda kanlı ölü bebekler, kesik kol-bacak maketleri, kefenler yer aldı, öğrencilere silah da verildi. Konya Tahir Büyükkörükçü Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde 18 Aralık Dünya Arapça Günü etkinlikleri kapsamında yapılan bir tiyatro gösterisinde öğrenciler IŞİD militanı gibi giydirilip, sahnede birbirlerine oyuncak silahlarla "ateş etmeleri" gösterildi. İzmir Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 99 okulda imam, hatip, vaiz, müezzin ve kuran kursu öğreticisi görevlendirmeleri yaptı. ÇEDES garabeti, eğitimin Atatürk ilke ve devrimlerine uygun olarak verilmesi gerektiğini belirten Anayasa’nın 42.maddesi ile kamu hizmetlerinin ancak ilgili kamu görevlileriyle verilebileceğini vurgulayan 128. maddesiyle çeliştiği için hukuksuzdur. Siyasal İslamcı ideolojiyle donanmış şahıslarla çocuklarımızı yan yana getirdiği için tehlikelidir. Eğitim devletin sorumluluğu ve aynı zamanda da görevidir ve okullar, öğretmenlerin çalışma alanıdır. Eğitim, öğretmenlerin işidir. Okulda dersleri öğretmenler verir. İhtiyacımız olan iktidarın ideolojik bir amaç olarak kullandığı din eğitimi, değerler eğitimi değil, tüm çocuklarımızın bilimsel ve nitelikli eğitime erişimidir.
MAARİF MÜFREDATI İLE TÜM DERSLERİN İÇERİĞİ DİNSELLEŞTİRİLMİŞTİR!
Eğitimin acil çözüm bekleyen sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine MEB yangından mal kaçırırcasına hazırladığı ve bu öğretim yılında uygulamaya koyduğu yeni müfredatla, çağdaş, bilimsel ve laik eğitimin son parçalarını da yok etmeye çalışmıştır. Değiştirilmesine neden gerek durulduğu bilimsel araştırmalarla ve verilerle açıklanmayan, pilot uygulaması yapılmadan bu yıl 1., 5., ve 9. Sınıflarda uygulamaya konulan Maarif Müfredatının AKP iktidarının ideolojik araçlarından biri olduğu açıktır. AKP’nin siyasi söylemlerinin yoğun bir şekilde yer bulduğu, din ağırlıklı içeriklerin artırıldığı müfredatta; pozitif bilimlerin öğretimi geriletilmiş ve Atatürkçülük kavramı gölgeye itilmeye 11 çalışılmıştır. Tüm derslerin içeriği dinselleştirilmiştir, öğretim programları bilimsellikten, laiklikten, çağdaşlıktan uzaklaştırılmıştır. İktidarı boyunca müfredatı yapboza çeviren AKP, bu en köklü değişikliğinde de bilimsel değil siyasi hamlelerle bir değişikliğe gitmiş ve çocuklarımızın –dolayısıyla ülkemizin- geleceği ile oynamıştır. Bugüne kadar her müfredat değişikliğini “sadeleştirme” olarak sunan AKP’nin, şimdiye kadarki hiçbir değişikliğinde bunu yapmadığı da açıktır. Müfredatlar eğitimin anayasasıdır ve nasıl bir birey yetiştirmek istediğiniz kadar nasıl bir toplum inşa etmek istediğinizi de belirler. Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı adı verilen müfredat, dinci ve gerici içeriği ile AKP’nin makbul vatandaşları olan itaat eden, boyun eğen, biat eden “dininin ve kininin sahibi” nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir.
EĞİTİME YİNE YETERLİ BÜTÇE AYRILMAMIŞTIR!
2025 yılında toplam eğitim bütçesi 2.181.000.000.000 TL olarak belirlenmiştir. Toplam eğitim bütçesinin; %66,5’ini MEB, %22,39’unu ÖK ve üniversiteler, %0,26’sını ÖSYM bütçesi, %10,77’sini ise KYK ve diğer bütçeler oluşturmuştur. Yükseköğretim kurumlarının bütçesi çıkarıldığında Millî Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi 1 trilyon 451 milyardır. Bunun %80'ini personel giderlerine ayrılmaktadır. Mal ve hizmet alımlarına ayrılan miktar %8, yatırıma ayrılan pay ise %10’dur. Bu rakam GSYİH içinde değerlendirildiğinde Yusuf Tekin’in rakamlar üzerindeki spekülasyonu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır; 2025 eğitim bütçesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı %3,54 (2024 yılı: %3,48 olarak gerçekleşmişti), merkezi yönetim bütçesine oranı ise %14,8 (2024 yılı: %14,43) olarak gerçekleşmiştir. Eğitime ayrılan bütçenin yetersizliğini, okullarımızda öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin, velilerimizin yaşadığı sorunlardan görmekteyiz. 22 yılın 20 yılında eğitim bütçesinin genel bütçe içinde en yüksek rakam olarak arttığının açıklanmasına karşın okullarımızın ihtiyaç duyduğu kadrolu hizmetli, güvenlik personeli karşılanabilmiş değildir. Okul yönetimleri okullarımızın hijyeninde kullanılacak temizlik malzemesi için her zaman olduğu velilerin cebine yönelmeye devam etmektedir. Öğretmen açığı karşılanamadığı için her yıl on binlerce ücretli öğretmen istihdam edilmektedir. Benzer şekilde eğitim yatırımlarına ayrılan pay çok düşük olduğundan ihtiyaç duyulan okul ve derslikler yapılamamakta, bunun sonucu olarak da ikili eğitim ve taşımalı eğitim devam 12 etmektedir. Eğitime ayrılan kamu bütçesi azaldıkça hanehalkının eğitim harcamaları da artmaktadır. OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim Raporuna 2023” göre: *Türkiye, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biridir. Türkiye'de ilköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama ortalama 5.425 dolar, OECD ülkeleri ortalamasında ise 14.209 dolardır. *Türkiye, öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcamasının kişi başına düşen GSYH’ye oranının en düşük olduğu OECD ülkelerinden biridir. Türkiye’de GSYH’nin %4,2’si eğitim kurumlarına harcanırken, OECD ülkeleri ortalamasında bu oran %4,9’dur. *Türkiye, bir öğrencinin 6-15 yaşları arasındaki zorunlu eğitimi için yapılan toplam eğitim kurumları harcamasının en düşük olduğu OECD ülkesidir. OECD ülkeleri ortalamasında, bu yaş aralığı için öğrenci başına yapılan toplam harcama yaklaşık 112.000 dolardır. Avusturya, Danimarka, İzlanda, Lüksemburg ve Norveç’te bir öğrencinin zorunlu eğitimi süresince yapılan toplam eğitim kurumları harcaması 150 bin dolardan fazlayken, Kolombiya (43.515 dolar) ve Türkiye’de (42.798 dolar) 50 bin dolardan daha azdır. *Türkiye yükseköğretim öncesi kademelerde (zorunlu eğitim çağında) özel harcamaların payının en yüksek olduğu OECD ülkesidir. OECD ülkeleri ortalamasında, yükseköğretim öncesi kademelerde, eğitim kurumlarına yapılan harcamalar içinde kamu harcamalarının payı %91,2, özel harcamaların payı ise %8,6’dır. Türkiye’de ise bu oranlar kamu harcamaları için %76,2, özel harcamalar için ise %23,5’tir. Buna göre, Türkiye’de yükseköğretim öncesi kademelerde özel harcamaların payı OECD ülkeleri ortalamasının neredeyse üç katıdır. *Türkiye’de hane halkının yaptığı eğitim harcamalarının payı yükseköğretim öncesi kademelerde OECD ülkeleri ortalamasının iki katından fazladır. OECD ülkeleri ortalamasında yükseköğretim öncesi kademeler için hane halkının yaptığı harcamaların payı %6,8’dir. Türkiye ise %15,4 oranıyla Kolombiya (%19,5) ve Şili’den (%17,2) sonra yükseköğretim öncesi kademeler için yapılan hane halkı harcamaları payının en yüksek olduğu üçüncü OECD ülkesidir. *Türkiye, ilkokul kademesinde kamu harcamalarının payının en düşük, özel harcamaların payının en yüksek olduğu OECD ülkesidir. Türkiye’de ilkokul kademesinde özel harcamaların payı %23 iken OECD ortalamasında %6’dır. Türkiye’de ilkokul kademesinde hane halkının yaptığı eğitim harcamalarının payı OECD ülkeleri ortalamasının yaklaşık dört katıdır (Türkiye: %19, OECD: %5).
EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN SORUNLARI KATLANARAK ARTMIŞTIR!
13 Ülkedeki derin ekonomik kriz sonucunda, bu dönem eğitim emekçilerinin okula en yoksul gittikleri dönem olmuştur. Öğretmenler bu dönemde; düşen alım güçleri nedeniyle daha yoksul, mesleklerini ve diplomalarını hiçe sayan meslek kanunu nedeniyle daha az saygın hissederek, liyakatsizce seçilen yöneticiler bin bir rezalete rağmen koltuğunda tutulduğu için haklarından daha da endişe ederek sınıflarına girmişlerdir. Öğretmenler arasındaki kadrolu, ücretli, sözleşmeli ayrımı bitirilmeyip meslek kanunu denen garabetle yeni ayrımlar getirildiği için okuldaki çalışma barışı biraz daha zedelenmiştir. Bu dönemde ayrıca atanamayan öğretmenlerin sayısı daha da artmış, mülakatlarda binlerce öğretmene haksızlık yapılmış, öğretmenlik mesleği kanunu ile getirilen akademi ile eğitim fakülteleri işlevsiz hale getirilmiş, katmerli mülakat uygulamasına geçilmiştir.
EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN EKONOMİK SORUNLARI DERİNLEŞMİŞTİR!
Bakan Tekin’in “fonluyoruz” dediği öğretmenler 2024/2025 Eğitim Öğretim yılının 1. Döneminde de yoksulluk sınırının altında ücretlerle çalışmışlardır. 2002 yılında yeni göreve başlayan öğretmen 540 lira olan maaşı ile 17 çeyrek altın alabilirken, 2024 yılında göreve başlayan öğretmen 41 bin lira olan maşı ile 9 çeyrek altın alabilmektedir. Ayrıca 2002 yılında öğretmenler maaşlarının yüzde 32,4’ü kadar (175 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği alırken, 2024 yılında maaşlarının yüzde 9,9’u kadar (4.085 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği almışlardır. Sendikamızın 24 Kasım Öğretmenler günü dolayısıyla yapmış olduğu öğretmenlerin ekonomik durumları anketi de öğretmenlerin gün geçtikçe yoksullaştıklarını ve alım güçlerinin düştüğünü ortaya koymuştur.
ÖĞRETMEN ATAMALARI VE MÜLAKAT YENİ MAĞDURLAR YARATMIŞTIR!
Bu yıl okullarımız yeni öğretmen ataması yapılmadan açılmıştır; Bakan Yusuf Tekin, 2 Eylül 2024’te yaptığı açıklamada "İhtiyacımız açısından şu anda yüzde 95'e yakın öğretmen normumuz dolu" demiştir. Bakanın ifadesine ve MEB istatistiklerine göre yaklaşık 68 bin öğretmen ihtiyacı olmasına ve 2023-2024 eğitim öğretim yılında valiliklerden alınan bilgilere göre 91 bin norm açığı bulunmasına rağmen öğretmen atamaları için sadece 20 bin kontenjan ayrılmıştır ve geriye kalan boş kadroların asgari ücretin bile altında ders ücretleri karşılığında çalışmak zorunda kalan ücretli öğretmenlerle kapatılması yoluna gidilmiştir. 20 bin öğretmen ataması bir önceki yıl çeşitli nedenlerle boşalan 23 bin kadrodan bile daha azdır. Herhangi bir plan yapılmaksızın açılan eğitim fakülteleri ve pedagojik formasyon programları sonucu 2002 yılında, 68 bin olan atanmayan öğretmen sayısı bugün 1 milyona yaklaşmış durumdadır 14 Seçim öncesinde mülakatın kaldırılacağı sözü verilmesine rağmen Bakan Tekin mülakatla atama yapılmasında ısrar etmiş, mülakat ağırlığı %50 KPSS ağırlığı %50 olarak uygulanmıştır. Bu durum 2023 KPSS sınavı + mülakat sonucu ile atama bekleyen öğretmenlerin çeşitli haksızlıklara uğramalarına yol açmıştır. *Öğretmen atamalarının geciktirilmiş olması öğretmen adaylarının hem maddi hem de manevi olarak kayıplara uğramasına yol açmıştır. Zamanında yapılmayan atamalar, öğretmenlerin (şimdiye kadar) 4 aylık hem ücret hem de özlük haklarının kaybına yol açmıştır. Ayrıca atanma ihtimali olan öğretmenler belirsizlikten kaynaklı olarak özel okul gibi farklı çalışma olanaklarını değerlendirmemişler, bu süreçte işsiz kalmışlardır. *Süreçteki haksızlık ve belirsizlikler atama bekleyen öğretmenlerin psikolojik olarak da yıpranmasına yol açmış, öğretmenleri intihar etmeyi düşünecek noktaya getirmiştir. *Branşlara göre verilen atama sayılarına göre kontenjan içinde olan adayların puanları birbirine çok yakın olduğundan mülakatta yapılan en küçük bir “eşitsizlik” bu sıralamalarda büyük oynamalara yol açmıştır. Nitekim farklı illerde kurulan 245 mülakat komisyonu tarafından yapılan farklı değerlendirmeler ve verilen puanlar sıralamalarda ve yeni oluşan puanlarda haksızlıklara neden olmuştur. Farklı illerde kurulan mülakat komisyonlarının puanlamaları arasındaki eşitsizlikler bu sonuçları şaibeli, güvenilmez kılmış ve binlerce öğretmenin mağdur olmasına yol açmıştır.
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ KANUNU (ÖMK) İLE MÜLAKAT KATMERLİ HALE GELMİŞTİR!
Öğretmenler bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla, laik ve bilimsel eğitim karşıtlığıyla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan saldırılarla karşı karşıya kalmışlardır. Öğretmenlerin ve sendikamızın tüm itirazlarına rağmen, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Mecliste kabul edildikten sonra 18 Ekim 2024 Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ancak kanun hep ifade ettiğimiz gibi öğretmenlik mesleğini düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek, AKP iktidarının kendi ideolojisine uygun öğretmenleri seçmesine olanak tanımak için hazırlanmıştır. Kanunda Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, öğretmenleri ayrıştıran basamaklandırma sistemine çözüm sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik 15 mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerin haklarını tanımlamak değildir; öğretmenlerin diplomasını yok saymak, Eğitim Fakültelerini işlevsizleştirmektir. Öğretmen atamaları için KPSS şartının kaldırılması ve bunun yerine Akademiye Giriş Sınavı (AGS) getirilmiştir. Bu kanun akademi yoluyla mülakatın daha da ağır ve daha uzun bir süreye yayılmış olması anlamına gelmektedir. AKP iktidarı bu yolla eğitimde dayattığı dinci ve gerici ideolojiyi, Maarif Müfredatını uygulayacak kendi makbul öğretmenlerini, devletin değil iktidarın memurlarını seçmeyi planlamaktadır.
ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARI ÇÖZÜLMEMİŞTİR!
Özel sektörde çalışan öğretmenler asgari ücretle, belirli süreli sözleşmelerle, güvencesiz çalışmaya devam etmiştir. Taban ücreti düzenleyen maddenin kaldırılması ile birlikte özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri okul sahibi patronların insafına terk edilmiştir. Bakan Tekin bu konuda sorulan bir soruya da “Taban ücretle ilgili yasal düzenlemeye gerek yok. Özel okul sahipleri bu konuda söz verdiler, sözlerini tutacaklardır” şeklinde yanıt vermiştir. Yasal bir dayanağa oturtulmayan, ricayla, söz alarak yürütülen bir kamu yönetim anlayışı olmayacağı çok açıktır. DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİM SORUNLARI KATLANARAK DEVAM ETMİŞTİR!
6 Şubat 2023 tarihinin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmiş olmasına rağmen deprem bölgesinde eğitimin sorunlarına dair gerçekçi çözümler üretilememiştir. Hükümetin seçimlerin hemen sonrasında bin bir vaatle gittiği bölgede verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi eğitim daha da vahim bir hale gelmiştir. Bazı bölgelerde bu eğitim dönemi de çadır ve konteynırlarda sürdürülmeye çalışılmıştır. Yıkılan okulların yerine yenileri hala yapılamamış ve çok sayıda okulda birleştirilmiş okul uygulamasına devam edilmektedir. “Hayat normale döndü” yalanıyla silikleştirilmeye çalışılan gerçeklik, binlerce öğrencinin eğitime kendi imkanlarıyla ulaşmaya çalıştığı, vardiyalı biçimde eğitim görmek için sıraya girdiğidir. SONUÇ 23 yıllık AKP dönemi iktidarının tamamında olduğu gibi 2024/2025 Eğitim Yıl I. Döneminde de laik ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır, Cumhuriyet değerlerine açılan savaş devam etmiştir. Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir. Liyakatsiz kadrolaşma, mevzuat ve program değişiklikleri, protokol ve özel teşviklerle dini tarikatlarla ilişkili vakıf ve derneklerin okullara girmesine izin verilmesi, Diyanet İşleri 16 Başkanlığının adeta paralel Milli Eğitim Bakanlığı haline gelmesi, Tevhid-i Tedrisat kanununun yok sayılması yoluyla eğitim daha da dinselleştirilmiştir. Kamusal eğitimin içi boşaltılmış, niteliksizleştirilmiştir. 2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşananlar MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeye niyetinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Eğitimde yaşanan yoğun dinselleşme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları, AKP iktidarının siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak alınan bilim ve laiklik karşıtı karar ve uygulamalar eşliğinde hayata geçirilmeye devam etmiştir. Ancak bizler Eğitim-İş olarak, durum ne kadar karanlık görünse de; Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz! Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz. 17
Bugün, 2024/2025 Eğitim-Öğretim Yılı’nın ilk döneminde yaşanan sorunları ele almak ve bu sorunların temelinde yatan politikalara dair bir değerlendirme yapmak için bir aradayız. Ne yazık ki eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak artmaktadır.
Eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı; iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, istediği biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirilmiştir. Bunun sonucu olarak önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenileri eklenmiştir.
YAKLAŞIK BİR BUÇUK MİLYON ÖĞRENCİ ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINDA KALMIŞTIR!
2023-2024 MEB istatistiklerine göre, eğitim dışındaki çocuk sayısı %38,4 artarak 612 bin 814’e ulaşmıştır. Bu sayı, son üç yılın en yüksek seviyesidir. Erkek çocuklar, hane dışında gelir getiren işlerde çalıştırılmakta; kız çocukları ise erken evlilikler ve ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına itilmektedir.
MEB’in uyguladığı politikalar çocuğun üstün yararına değil, eğitimde dinselleşmeye ve piyasalaşmaya hizmet etmektedir. Okul dışında olan çocuklara ek olarak, açıköğretime kayıtlı 327.710 ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 bin öğrenci var. Yani toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenci örgün eğitim sistemi dışında kalmıştır.
Kamusal eğitimin zayıflaması, "paran kadar eğitim" anlayışını yerleştirmiş ve eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik sağlama umudunu yok etmiştir. Eğitim artık yoksulluğu yeniden üreten bir araç haline gelmiştir.
OKUL VE DERSLİK İHTİYACI KARŞILANMAMIŞTIR!
Başta deprem bölgesi olmak üzere, ülke genelinde ihtiyaç duyulan okul ve derslik sayısı karşılanmamış; eğitimde yatırımlara yeterli bütçe ayrılmamıştır. Bu nedenle, yıllar önce sonlandırılacağı vaat edilen ikili eğitim uygulaması devam etmekte, ders sürelerinin kısalmasına ve öğrenme kayıplarına yol açmaktadır.
İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 40 kişiyi aşan kalabalık sınıflar olağan hale gelmiştir.
BİR ÖĞÜN OKUL YEMEĞİ SÖZÜ TUTULMAMIŞTIR!
Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. OECD’ye göre Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı %22,4’tür ve her beş çocuktan biri yeterli beslenememektedir.
Bu tabloya rağmen, seçim vaadi olan “okullarda bir öğün ücretsiz yemek dağıtımı” hayata geçirilmemiştir.
EĞİTİM DAHA DA PİYASALAŞMIŞ VE TİCARİLEŞMİŞTİR!
AKP iktidarı, kamusal eğitimi niteliksizleştirerek aileleri özel okullara yöneltmektedir. 2012-2013’te 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı, 14.352’ye yükselmiştir. Artış oranı %207’dir.
MESEMLER ÇOCUKLARIMIZI HAYATTAN KOPARMAKTA VE ÇOCUK EMEĞİ SÖMÜRÜSÜNE ZEMİN HAZIRLAMAKTADIR!
MEB istatistiklerine göre 421.520 olan MESEM’li öğrenci sayısı birinci dönemde 100 bin artarak 511.272’ye ulaşmıştır ve bu çocukların yaşam hakkı tehlikeye atılmaktadır. Bu uygulamalar, eğitim hakkını ihlal etmekte ve çocuklarımızı geleceğinden koparmaktadır.
EĞİTİMDE DİNSELLEŞTİRME VE LAİK EĞİTİM KARŞITLIĞI ARTMIŞTIR!
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin “biçilmiş kaftanı” olduğunu her fırsatta kanıtlamıştır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır.
Mili Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: “Tarikat-cemaat dediğiniz STK’larla protokol yapmaya devam edeceğiz” diyerek bakanlığın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü olduğunu söylemiştir.
Sadece bakanlık düzeyinde değil, illerde de milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla prokoller yapılmıştır. İHH, ENSAR Vakfı, Okçular Vakfı, NUN Vakfı, İlim Yayma Cemaati, HÜDAPAR’a yakınlığı ile bilinen Peygamber Sevdalıları Vakfı gibi birçok dini vakıf ve derneklerle MEB’in ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, laik okul iklimi yok edilmiş, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Okullar çocukların en güvende olması gereken yerlerden biriyken, aileler çocuklarını okullardan, okullarda “değerler eğitimi” adı altında görev alan ve çocuk psikolojisi ve pedagoji bilgisi olmayan kişilerden korumak durumunda kalmışlardır.
ÇEDES Projesi ile laik eğitim anlayışına açıktan meydan okumaya devem edilmiştir. ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini ve gelecek nesilleri kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir.
ÇEDES kapsamında tüm Türkiye’de öğrencilere cami ve mezarlık temizliği yaptırılmakta, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürülmekte, müftü, imam vaiz gibi din görevlileri okullarda görevlendirilerek dini konularda seminerler ve eğitimler vermeleri sağlanmaktadır. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir.
ÇEDES Projesi ile okullarda cami temizliği yaptırılmış, din görevlileri öğretmenlerin yerini almıştır. Bu proje, eğitimi laik ve bilimsel temellerden hızla uzaklaştırmaktadır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı adı verilen müfredat ise dinci ve gerici içeriği ile AKP’nin makbul vatandaşları olan itaat eden, boyun eğen, biat eden “dininin ve kininin sahibi” nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir
EĞİTİME YİNE YETERLİ BÜTÇE AYRILMAMIŞTIR!
Türkiye, öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biridir. İlköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama 5.425 dolar ile 14.209 dolar olan OECD ortalamasının çok altındadır.
OKULLARIN TEMİZLİĞİ YAPILAMAMIŞ, GÜVENLİĞİ SAĞLANAMAMIŞTIR.
Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü okulların temizliği yapılamamış, okul tuvaletlerinde tuvalet kağıdı ve sabun dahi bulunamamıştır. Bakanlık, bu durumu geçici ve güvencesiz istihdam biçimleriyle, İŞKUR’dan kısa süreli çalıştırma gibi yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür.
Ayrıca, yeterli denetim yapılmadan okullara istihdam edilen kişiler güvenlik sorunlarını artırmaktadır. İzmir’in Bayraklı ilçesinde bir temizlik görevlisinin çocuğa sözlü ve fiziksel tacizde bulunduğu iddiası, bu vahim durumun bir örneğidir. Okullarımızın temizlik ve güvenlik ihtiyaçları geçici yöntemlerle değil, kalıcı ve kadrolu personel istihdamıyla karşılanmalıdır.
DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİM SORUNLARI KATLANARAK DEVAM ETMİŞTİR!
Deprem bölgesinde eğitimin sorunları hâlâ çözülememiştir. Çadır ve konteynerlerde eğitim devam etmekte, yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamaktadır. Bu durum, binlerce öğrencinin eğitimden kopmasına yol açmaktadır.
EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN SORUNLARI KATLANARAK ARTMIŞTIR!
Eğitim emekçileri, yoksulluk sınırının altındaki maaşlarla çalışmaktadır. 2002’de yeni göreve başlayan bir öğretmen 17 çeyrek altın alabilirken, 2024’te bu rakam 9 çeyrek altına düşmüştür. Öğretmenlik Meslek Kanunu ise öğretmenleri ayrıştırmış, ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısını 1 milyona çıkarmıştır.
OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARINA ÇÖZÜM İSTİYORUZ
Okul öncesi eğitim, nitelikli kamusal eğitimin temel taşıdır ve her çocuğun bu imkâna erişimi sağlanmalıdır. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, yeterli kurum açma ve öğretmen atama sorumluluğunu yerine getirmemekte, mevcut öğretmenlere yeni angaryalar yükleyerek çalışma koşullarını ağırlaştırmaktadır.
Kalabalık sınıflar, yardımcı personel eksikliği ve ağır iş yükü, öğretmenlerin etkinlik ve gözlem çalışmalarını güçleştirmektedir. E-portfolyo uygulaması da öğretmenlerin mesai dışı çalışmaya zorlanmasına sebep olmaktadır. Bu uygulamanın sürdürülebilir olması için derslik sayıları artırılmalı, sınıf ortamları uygun hale getirilmeli ve teknik destek sağlanmalıdır. Aksi halde, e-portfolyo angarya niteliğindedir.
Eğitim-İş olarak, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasını, yardımcı personel istihdamını, insani çalışma koşullarının sağlanmasını ve öğretmenlere yönelik angaryaların kaldırılmasını talep ediyoruz. 300 dakika kesintisiz çalışmanın yarattığı sorunlara dikkat çekmek için topladığımız imzaları bugün Bakanlığa teslim ediyoruz.
2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşananlar MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeye niyetinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur.
Ancak bizler Eğitim-İş olarak, durum ne kadar karanlık görünse de;
Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz!
Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz.
YUSUF TEKİN’İN DEĞERLENDİRME RAPORU
Burada bir parantez açarak Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in durumu üzerinden eğitim sistemimizdeki temel sorunlara ışık tutmak istiyoruz. Eğitim sistemimizin başındaki kişinin bu sorunlarla nasıl ilişkilendiğini anlamak, karşı karşıya olduğumuz tabloyu daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.
Sosyal ve Duygusal Gelişim ve Değerler
Yusuf Tekin,
*Tarikat ve cemaatlerle ileri düzeyde işbirliği yapar. *Tarikatlara, cemaatlere ve liderine itaatkar özellikler sergiler. *Sorumlu olduğu kişilerle sağlıklı iletişim kuramamaktadır. *Eğitimde laiklik ve bilimi değil, hurafeleri öncelemektedir. *Eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgili sorulara doğru cevap verememektedir. *Başkalarının duygularını anlama konusunda yeterli gelişim gösterememiştir. *Öğretmenlerin kendine verdiği çiçeği kabul edecek kadar kibar değil. *Kendi istek ve taleplerini, toplumun istek ve duygularının üstünde tutmaktadır. *Tarikat ve cemaatlerin etkinliklerine gönüllü olarak sürekli katılım sağlayabiliyor. *Cumhuriyet değerleri ile uyumlu davranışlar gösteremiyor. *Anayasa, hukuk, kanun bilgisine sahip değildir, anlatıldığında uygulamıyor, kurallara uymuyor. *Sorumluluğundaki öğrencilerin nerede olduklarıyla yeterince ilgilenmememektedir.
Dil Gelişimi
Yusuf Tekin,
*Türkçenin dil bilgisi özelliklerine hakim değil. *Düzgün cümlelerle kendini ifade edemediği için konuları çarpıtmaktadır. *Bir cümledeki doğruları kolaylıkla yalana dönüştürebiliyor. *Kavram becerileri yeterli düzeyde değildir; evrensel olarak tek tanımı olan laiklik kavramını anlama ve tanımlama konusunda desteğe ihtiyaç duymaktadır.
Öz Bakım Becerileri
Yusuf Tekin,
*En temel görevlerini yerine getirememekte, okulları temiz ve güvenli yerler haline getirememektedir. *Okulların eğitim-öğretime hazırlanması sorumluluğunu becerememektedir. *Okullara temizlik malzemesi sağlayamamaktadır. *Okulların donanım ve bakımlarının düzenli yapılmasını sağlayamamaktadır. *Çocuklarının sağlıklı beslenmesinin öneminin farkında değildir. *Çocukların bir öğün yemek hakkını ellerinden almaktadır. *Okullarda öğrenci ve eğitim çalışanlarının güvenliğini sağlayamaz. *Öğrenciler ve eğitim çalışanlarının sağlığını korumak için gereken önlemleri yapamaz.
Bilişsel Gelişim
Yusuf Tekin,
*Tarikatları sivil toplum örgütü olarak görmekte başarılıdır. *Tarikatlardan aldığı tüm talimatları eksiksiz yerine getirebiliyor. *Milli Eğitimi partisinin amaç ve ideolojileri doğrultusunda şekillendirmektedir. *Öğretmen atamaları konusunda hakkaniyet becerileri gelişmemiştir, yandaş tavırlar sergilemektedir. * Camilerin ahır yapıldığı yalanına inanmaktadır.
Yusuf Tekin’in İlgi Alanları,
*MEB bütçesini tarikat ve cemaatlerle, sermayenin hizmetine sunmak,
*Eğitimi diyanet, tarikat, cemaat, vakıf, siyasi yapılara teslim etmek,
*Keyfi mülakatlar yapmak,
*Öğretmenleri ücretli köleler haline dönüştürmek,
*Eğitim fakültelerini yok saymak,
*Okulları temizlememek, köy okullarını kapatmak,
*İtaat ve biat eden nesiller yetiştirmek, çocukları ucuz işgücüne çevirmek,
*Laik, bilimsel, çağdaş, karma eğitime düşmanlık etmek.
YUSUF Tekin’e Ara Tatil Önerilerimiz:
*Anayasa, Milli Eğitim Temel Kanunu okunacak;
*Nutuk okunacak,
*3 Mart Devrim yasaları her an görebileceği bir yere asılacak ve anlaşılana kadar her gün okunacak;
*Atatürk İlke ve İnkılapları okunacak ve bu ilkeler ışığında Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanının görev ve sorumlulukları ile ilgili bir kompozisyon yazılacak;
*Kurtuluş savaşı yıllarında, savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü bir dönemde toplanan (16-21 Temmuz 1921) ve Türk eğitim sisteminin temellerinin atıldığı Birinci Maarif Kongresinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı açılış konuşmasının analizi yapılacak;
*Güvenilir kaynaklardan Cumhuriyet tarihi okunacak,
*Eğitimle ilgili güncel sözcüklerden oluşan bir Eğitim Sözlüğü hazırlanacak,
*Bir okul öncesi eğitim kurumunda bir gün 50’şer dakikalık 6 derse ara vermeksizin katılacak.
*Bir organize sanayi işletmesinde haftada 6 gün sabah 8 akşam 10 işçi olarak çalışacak.
*Bir gün okula aç gidecek ve günü bir simit bir ayranla geçirecek. Suyu musluktan içecek.
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Galatasaray | 17 | 15 | 0 | 2 | 49 | 20 | 47 | +29 |
2 | Fenerbahçe | 17 | 12 | 2 | 3 | 42 | 16 | 39 | +26 |
3 | Samsunspor | 17 | 10 | 4 | 3 | 31 | 18 | 33 | +13 |
4 | Eyüpspor | 18 | 8 | 4 | 6 | 29 | 19 | 30 | +10 |
5 | Göztepe | 17 | 8 | 5 | 4 | 32 | 23 | 28 | +9 |
6 | Beşiktaş | 17 | 7 | 4 | 6 | 26 | 19 | 27 | +7 |
7 | Başakşehir FK | 17 | 7 | 5 | 5 | 28 | 23 | 26 | +5 |
8 | Gaziantep FK | 17 | 6 | 7 | 4 | 24 | 26 | 22 | -2 |
9 | Kasımpaşa | 17 | 4 | 4 | 9 | 24 | 25 | 21 | -1 |
10 | Alanyaspor | 17 | 5 | 6 | 6 | 18 | 20 | 21 | -2 |
11 | Çaykur Rizespor | 17 | 6 | 8 | 3 | 17 | 26 | 21 | -9 |
12 | Antalyaspor | 17 | 6 | 8 | 3 | 21 | 32 | 21 | -11 |
13 | Konyaspor | 17 | 5 | 7 | 5 | 19 | 25 | 20 | -6 |
14 | Trabzonspor | 17 | 4 | 6 | 7 | 25 | 24 | 19 | +1 |
15 | Sivasspor | 17 | 5 | 8 | 4 | 20 | 27 | 19 | -7 |
16 | Kayserispor | 17 | 3 | 7 | 7 | 17 | 33 | 16 | -16 |
17 | Bodrum FK | 17 | 4 | 10 | 3 | 13 | 23 | 15 | -10 |
18 | Hatayspor | 17 | 1 | 10 | 6 | 15 | 29 | 9 | -14 |
19 | Adana Demirspor | 17 | 2 | 13 | 2 | 15 | 37 | 5 | -22 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Kocaelispor | 18 | 12 | 4 | 2 | 30 | 18 | 38 | +12 |
2 | Bandırmaspor | 18 | 9 | 3 | 6 | 27 | 18 | 33 | +9 |
3 | Fatih Karagümrük | 18 | 9 | 5 | 4 | 33 | 19 | 31 | +14 |
4 | Erzurumspor FK | 18 | 9 | 6 | 3 | 22 | 14 | 30 | +8 |
5 | İstanbulspor | 18 | 8 | 7 | 3 | 31 | 21 | 27 | +10 |
6 | Keçiörengücü | 18 | 7 | 5 | 6 | 23 | 20 | 27 | +3 |
7 | MKE Ankaragücü | 18 | 8 | 7 | 3 | 25 | 18 | 27 | +7 |
8 | Manisa FK | 18 | 8 | 8 | 2 | 24 | 23 | 26 | +1 |
9 | Pendikspor | 18 | 7 | 6 | 5 | 23 | 21 | 26 | +2 |
10 | Amed SK | 18 | 6 | 4 | 8 | 19 | 17 | 26 | +2 |
11 | Çorum FK | 18 | 6 | 4 | 8 | 19 | 17 | 26 | +2 |
12 | Boluspor | 18 | 7 | 7 | 4 | 26 | 23 | 25 | +3 |
13 | Iğdır FK | 18 | 7 | 7 | 4 | 22 | 21 | 25 | +1 |
14 | Gençlerbirliği | 18 | 6 | 6 | 6 | 17 | 19 | 24 | -2 |
15 | Ümraniyespor | 18 | 6 | 7 | 5 | 25 | 26 | 23 | -1 |
16 | Esenler Erokspor | 18 | 6 | 8 | 4 | 24 | 25 | 22 | -1 |
17 | Şanlıurfaspor | 18 | 6 | 8 | 4 | 25 | 27 | 22 | -2 |
18 | Sakaryaspor | 18 | 5 | 6 | 7 | 20 | 24 | 22 | -4 |
19 | Adanaspor | 18 | 3 | 9 | 6 | 16 | 33 | 15 | -17 |
20 | Yeni Malatyaspor | 18 | 0 | 18 | 0 | 10 | 57 | 21 | -47 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Sarıyer | 17 | 12 | 0 | 5 | 37 | 7 | 41 | +30 |
2 | Batman Petrolspor | 17 | 13 | 4 | 0 | 34 | 14 | 39 | +20 |
3 | Altınordu | 17 | 10 | 2 | 5 | 34 | 14 | 35 | +20 |
4 | GMG Kastamonuspor | 17 | 10 | 2 | 5 | 30 | 15 | 35 | +15 |
5 | Adana 1954 Futbol Kulübü | 17 | 8 | 5 | 4 | 32 | 19 | 28 | +13 |
6 | İskenderunspor A.Ş. | 17 | 7 | 3 | 7 | 25 | 15 | 28 | +10 |
7 | 24Erzincanspor | 17 | 7 | 3 | 7 | 25 | 16 | 28 | +9 |
8 | Beykoz Anadolu | 17 | 8 | 6 | 3 | 25 | 23 | 27 | +2 |
9 | Fethiyespor | 17 | 7 | 5 | 5 | 23 | 19 | 26 | +4 |
10 | Kırklarelispor | 17 | 5 | 5 | 7 | 19 | 18 | 22 | +1 |
11 | İnegölspor | 17 | 4 | 6 | 7 | 16 | 19 | 19 | -3 |
12 | Kepezspor FAŞ | 17 | 5 | 8 | 4 | 20 | 24 | 19 | -4 |
13 | Isparta 32 Spor | 17 | 3 | 5 | 9 | 13 | 15 | 18 | -2 |
14 | 1461 Trabzon FK | 17 | 4 | 9 | 4 | 19 | 24 | 16 | -5 |
15 | Sincan Belediye Ankaraspor | 17 | 2 | 9 | 6 | 10 | 26 | 12 | -16 |
16 | Karaköprü Belediyespor | 17 | 2 | 10 | 5 | 18 | 32 | 11 | -14 |
17 | Altay | 17 | 3 | 12 | 2 | 13 | 38 | 8 | -25 |
18 | Hes İlaç Afyonspor | 17 | 0 | 16 | 1 | 6 | 61 | 2 | -55 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Bursaspor | 15 | 12 | 0 | 3 | 34 | 4 | 39 | +30 |
2 | Düzcespor | 15 | 8 | 3 | 4 | 23 | 13 | 28 | +10 |
3 | Karşıyaka | 15 | 8 | 3 | 4 | 22 | 14 | 28 | +8 |
4 | Belediye Kütahyaspor | 15 | 8 | 4 | 3 | 26 | 16 | 27 | +10 |
5 | Silifke Belediye Spor | 15 | 7 | 3 | 5 | 27 | 15 | 26 | +12 |
6 | Muş Spor Kulübü | 15 | 6 | 2 | 7 | 15 | 10 | 25 | +5 |
7 | Kahramanmaraşspor | 15 | 6 | 5 | 4 | 16 | 15 | 22 | +1 |
8 | Bornova 1877 | 15 | 5 | 4 | 6 | 26 | 24 | 21 | +2 |
9 | Anadolu Üniversitesi | 15 | 5 | 5 | 5 | 16 | 13 | 20 | +3 |
10 | 23 Elazığ Futbol Kulübü | 15 | 4 | 6 | 5 | 10 | 14 | 17 | -4 |
11 | Kırşehir Futbol SK | 15 | 4 | 7 | 4 | 16 | 24 | 16 | -8 |
12 | Tokat Bld Plevnespor | 15 | 3 | 6 | 6 | 10 | 16 | 15 | -6 |
13 | Artvin Hopaspor | 15 | 3 | 6 | 6 | 8 | 19 | 15 | -11 |
14 | Kuşadasıspor | 15 | 3 | 11 | 1 | 13 | 27 | 10 | -14 |
15 | Bulvarspor | 15 | 1 | 8 | 6 | 13 | 30 | 9 | -17 |
16 | Ergene Velimeşe | 15 | 1 | 11 | 3 | 3 | 24 | 6 | -21 |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
11/01/2025 | Kayserispor | vs | Samsunspor |
11/01/2025 | Hatayspor | vs | Çaykur Rizespor |
11/01/2025 | Beşiktaş | vs | Bodrum FK |
12/01/2025 | Sivasspor | vs | Alanyaspor |
12/01/2025 | Trabzonspor | vs | Antalyaspor |
12/01/2025 | Başakşehir FK | vs | Galatasaray |
12/01/2025 | Gaziantep FK | vs | Adana Demirspor |
13/01/2025 | Göztepe | vs | Kasımpaşa |
13/01/2025 | Konyaspor | vs | Fenerbahçe |
13/01/2025 | Konyaspor - Fenerbahçe | Konyaspor ligde evindeki son 6 maçında hiç kaybetmedi | Konyaspor yenilmez |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
10/01/2025 | Pendikspor | vs | Bandırmaspor |
11/01/2025 | Iğdır FK | vs | Fatih Karagümrük |
11/01/2025 | Esenler Erokspor | vs | Sakaryaspor |
12/01/2025 | Erzurumspor FK | vs | Şanlıurfaspor |
12/01/2025 | Keçiörengücü | vs | Kocaelispor |
12/01/2025 | Amed SK | vs | MKE Ankaragücü |
12/01/2025 | Boluspor | vs | Adanaspor |
12/01/2025 | Gençlerbirliği | vs | Yeni Malatyaspor (H:1) |
13/01/2025 | Çorum FK | vs | İstanbulspor |
13/01/2025 | Manisa FK | vs | Ümraniyespor |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
18/01/2025 | İnegölspor | vs | Altınordu |
18/01/2025 | Sincan Belediye Ankaraspor | vs | Batman Petrolspor |
19/01/2025 | GMG Kastamonuspor | vs | Fethiyespor |
19/01/2025 | Afyonspor Kulübü | vs | Sarıyer |
19/01/2025 | Beykoz Anadolu | vs | İskenderunspor A.Ş. |
19/01/2025 | Isparta 32 Spor | vs | 1461 Trabzon FK |
19/01/2025 | Kepezspor FAŞ | vs | Adana 01 Futbol Kulübü |
19/01/2025 | Kırklarelispor | vs | Karaköprü Belediyespor |
19/01/2025 | 24Erzincanspor | vs | Altay |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
18/01/2025 | Silifke Belediye Spor | vs | Ergene Velimeşe |
19/01/2025 | Belediye Kütahyaspor | vs | Tokat Bld Plevnespor |
19/01/2025 | Bulvarspor | vs | Bornova 1877 |
19/01/2025 | Bursaspor | vs | Düzcespor |
19/01/2025 | Kahramanmaraşspor | vs | Muş Spor Kulübü |
19/01/2025 | Kırşehir Futbol SK | vs | Karşıyaka |
19/01/2025 | Kuşadasıspor | vs | Anadolu Üniversitesi |
19/01/2025 | 23 Elazığ Futbol Kulübü | vs | Artvin Hopaspor |